Kabuğunu kır!” Kurum bültenimiz Paydos’un yeni sayısı yayında…

“Kabuğunu Kır!”

Psikiyatr Rabi Dr. Abraham J. Twerski bir gün dişçide sırasının gelmesini beklerken önündeki sehpada duran dergide bir makale dikkatini çeker. Makale, Istakozların nasıl büyüdüğü hakkındadır:

“Istakozlar, yumuşak ve pelte kıvamında bir vücuda sahiptirler. Bu halleri ile kırılması oldukça zor olan ve hiç genişlemeyen kabuklarının içinde yaşarlar. Vücutları büyür ama kabukları aynı kalır, vücutlarıyla beraber büyümez ve zamanla kabukları dar gelmeye başlar, içinde sıkışıp kendilerini baskı altında ve rahatsız hissederler. O duruma geldiklerinde, bir kayanın altına geçip hem avcılardan saklanıp hem de mevcut kabuğundan sıyrılıp kendine yeni bir kabuk üretirler. Ve bu döngü büyümeye devam ettikleri sürece böyle ilerler. Istakozun büyümesini tetikleyen işte o rahatsızlık hissidir.”

Abraham J. Twerski stres, madde bağımlılığı, özgüven gibi çeşitli konularda altmışın üzerinde kitap yazmış olan ABD’li bir psikiyatr. 31 Ocak 2021’de Koronavirüs salgınında hastalanarak 90 yaşında hayata veda eden Twerski aynı zamanda bir hahamdı.

Okyanusların derinliklerinde sessizce yaşayan ve ekosisteme büyük katkısı olan ıstakozların kabuk değiştirme süreçleri, onların hayatta kalma ve büyüme stratejilerinin bir parçası ve Twerski bunu insan hayatının değişim ve adaptasyon sürecine uyarlamış. Bu ilham verici hikâye onun ağzından tüm dünyaya yayılmış.

Stresi yönetmek, onunla başa çıkmak ve anlayabilmek… Büyümek için kendi sınırlarını aşmak ve genişlemek ardından yeni sınırlar inşa etmek. Istakozun büyümesini sağlayan güç kendini rahatsız, sıkışık hissetmesiyle başlamış ve işte buradan çıkmış “Kabuğunu kırmak” sözü.

Büyümek, genişlemek, sınırları kaldırmak, yeni bir hayata başlamak, hayatın yeni bir aşamasına evrilmek ya da hepsinin karşılığı, kabuğunu kırmak. Değişim ve gelişim elbette güle oynaya gerçekleşmiyor, aksine biraz stresli, zaman ve emek isteyen bir süreç. Bu süreci doğru yönetenlerin ödülü ise kabuğunu kırmak oluyor.

Istakozun hayatı aslında hepimize birer ders niteliğinde. Bu ders sadece günlük hayatlarımız için değil iş hayatımız için de geçerli…

Kabuğundan çıkmak cesaret ister…

Gentek Medikal olarak 42 yıldır zamanı geldiğinde tıpkı bir ıstakoz gibi cesaretle, alışkanlıklarımızı geride bırakmaktan, yeni fırsatlara açık olmaktan ve değişimden korkmuyoruz. Çünkü biliyoruz ki; değişim, sancılıdır ama içinde yeni deneyimleri, öğrenmeyi, tecrübeyi barındırır. Değişimin ödülü ise ilerlemedir ve biz, ileriye gitmek için kendimize kocaman bir alan açıp, kabuğumuzu kırmaktan asla vazgeçmiyoruz.

İyilik ve sağlıkla kalın!

Z. Lale Özpekel Beşevli
Gentek Medikal Genel Müdürü

Okumak için tıklayın

GENTEK Medikal’den Bodrum Deniz Kurtarma Derneği’ne Hayati Destek

GENTEK Medikal’den Bodrum Deniz Kurtarma Derneği’ne Hayati Destek: “Yaşam” Ambulansına Yeni Donanım

Bodrum’da denizlerde güvenliği sağlamak adına kritik görevler üstlenen Bodrum Deniz Kurtarma Derneği, sağlık sektörünün önde gelen firmalarından GENTEK Medikal ile önemli bir iş birliğine imza attı.

Haberin tamamını okumak için tıklayın.

Gücümüz ritmimizde!

Elementer müzik eğitmeni Duygu Şendurur’un koordinasyonunda gerçekleştirdiğimiz Elementer Ritim Atölyesi”nde hep birlikte “Gücümüz Ritmimizde” dedik.
Bir ritim grubuyla şirketleri kıyasladığımızda birbirine çok benzediklerini görürüz. İkisinin de olmazsa olmazı: Takım çalışması…
Şirketlerde çalışan herkesin de tıpkı bir ritim grubunda olduğu gibi belli bir görevi var. Bir gruba dahil olmak için çok bilmek, çok yetenekli olmak, virtüöz olmak şart değil Her ne iş yapıyorsak belli bir ritimle, bir koro ahengiyle, takım halinde çalıp söyleyebiliyorsak “dünyayı yerinden oynatabiliriz.”
Farklılıkların değer gördüğü bir ortamda her birimiz kendi özgün ritmimizle ekibin bir parçası oluyor, içimizden geldiği gibi ritim tutuyoruz!

Paydos’un yeni sayısı yayında

Merhaba

Unutmayalım ki,

Bir çocuk korku içinde yaşarsa korkmayı öğrenir.

Bir çocuk kıskançlık içinde yaşarsa nefret etmeyi öğrenir.

Bir çocuk ona cesaret veren bir çevrede yaşarsa kendine güvenmeyi öğrenir.

Bir çocuk onu öven bir çevrede yaşarsa oda takdir etmeyi öğrenir.

Bir çocuk sevilirse sevmeyi öğrenir.

Çocuklar anne babalarının aynasıdır onların izlerini takip eder.

Unutmayalım ki “iyi anne baba olmak için önce iyi insan olmak gerekir.”

-Ama Benim Çocuğum Bir Başka, Erşat Yıldızhan

Hayatın en önemli olaylarından biri anne-baba olmak. Bir bebeğin doğumuna, nefes alışına, ilk adımlarına kısacası büyümesine tanıklık etmek, sorumluluk almak, özveride bulunmak… Bir çocuğa sevmeyi, sevilmeyi, güvenmeyi, takdir etmeyi, çalışmayı hepsinin toplamı “iyi bir insan olmayı” öğretmek… Bunun için de önce “iyi insan” olmak…

Mayıs annelerin, Haziran babaların ayı… Onların yüzlerini güldürmek, içlerini ısıtabilmek, “iyi ki…” diyebilmek için kutlama yaptığımız, bu dünyadan ayrılan kıymetli anne-babalarımızı da bir kez daha minnet ve hasretle andığımız iki özel günü vesile bildik ve anne- baba olmanın inceliklerini konuştuk. Bu sayı hazırlanırken İnsan Kaynakları birimimizin en büyük yardımcısı siz değerli çalışanlarımızın çocukları oldu. Onlara anne-babalarını sorduk; gelen cevaplarla hem gülümsedik hem de gurur duyduk. Sevgili çocuklar, gençler; emekleriniz için hepinize tek tek teşekkür ediyor; yanaklarınızdan öpüyorum.

Yaptıkları ile hayata değer katan emektar anne-babalarımızın ve yaşayan tüm canlılara annelik-babalık yapan değerli çalışma arkadaşlarımın bu özel günlerini kutluyorum.

İyilik ve sağlıkla kalın!
Z. Lale Özpekel Beşevli
Gentek Medikal Genel Müdürü

Okumak için tıklayın

Paydos’un yeni sayısı yayında

Merhaba

“Orası evimiz. O biziz…”

NASA tarafından 1977 yılında, araştırma yapması için iki uydu gönderilir uzaya… Birkaç ay arayla gönderilen uydulardan Voyager 1, görevini tamamlayıp güneş sisteminden ayrılmak üzereyken kameralarını son kez dünyamıza çevirir ve gezegenimizin bir fotoğrafını çeker. Kamerada görünen 1 pikselden bile daha küçük o görüntü, gezegenimizdir.

Dr. Carl Sagan, dünyamıza 6 milyar kilometreden daha uzak bir noktadan çekilmiş bu fotoğraftan aldığı ilham ile 1994 yılında bir kitap yayınlar. Kitap adını gezegenimizi uzay boşluğunda küçük bir nokta olarak tasvir eden Voyager 1 uydusu tarafından çekilen o görüntüden alır: “Soluk Mavi Nokta”

Küresel iklim krizinin etkileri gittikçe şiddetleniyor ve bu kriz, yaşadığımız gezegeni hasta ediyor… Gezegenimizin, tüm canlıların yaşadığı tehlikeyi ve sürdürülebilirliğin gerekliliğini öyle güzel ifade eder ki Sagan; sadece onun aşağıdaki cümleleri bile yeter derdimizi anlatmaya:

“Şu noktaya tekrar bakın. Orası evimiz. O biziz. Sevdiğiniz ve tanıdığınız, adını duyduğunuz, yaşayan ve ölmüş olan herkes onun üzerinde bulunuyor. Tüm neşemizin ve kederimizin toplamı, binlerce birbirini yalanlayan din, ideoloji ve iktisat öğretisi; insanlık tarihi boyunca yaşayan her avcı ve toplayıcı, her kahraman ve korkak, her medeniyet kurucusu ve yıkıcısı, her kral ve çiftçi, her aşık çift, her anne ve baba, umut dolu çocuk, mucit, kâşif, ahlak hocası, yoz siyasetçi, her süperstar, her “yüce önder”, her aziz ve günahkâr onun üzerinde – bir günışığı huzmesinin üzerinde asılı duran o toz zerresinde. Evrenin sonsuzluğu karşısında dünya çok küçük bir sahne. Bütün o generaller ve imparatorlar tarafından akıtılan kan nehirlerini düşünün, kazandıkları zaferle bir toz tanesinin bir anlık efendisi oldular. O zerrenin bir köşesinde oturanların başka bir köşesinden gelen ve kendilerine benzeyen başkaları tarafından uğradığı bitmez tükenmez eziyetleri düşünün, ne çok yanılgıya düştüler, birbirlerini öldürmek için ne kadar hevesliydiler, birbirlerinden ne kadar çok nefret ediyorlardı.

Böbürlenmelerimiz, kendimize atfettiğimiz önem, evrende ayrıcalıklı bir konumumuz olduğu hakkındaki hezeyanımız, hepsi bu soluk ışık noktası tarafından yıkılıyor. Gezegenimiz, onu saran uzayın karanlığı içinde yalnız bir toz zerresi. Bu muazzam boşluk içindeki kaybolmuşluğumuzda, bizi bizden kurtarmak için yardım etmeye gelecek kimse yok.

Dünya, üzerinde hayat barındırdığını bildiğimiz tek gezegen. En azından yakın gelecekte, gidebileceğimiz başka yer yok. Ziyaret edebiliriz, ama henüz yerleşemeyiz. Beğenin veya beğenmeyin, şu anda Dünya sığınabileceğimiz tek yer.

Gökbilimin mütevazılaştırıcı ve kişilik kazandıran bir deneyim olduğu söylenir. Belki de insanın kibrinin ne kadar aptalca olduğunu bundan daha iyi gösteren bir fotoğraf yoktur. Bence, birbirimize daha iyi davranma sorumluluğumuzu vurguluyor ve bu mavi noktaya, biricik yuvamıza.”*

Gezegenimiz, yuvamız… Soluk Mavi Nokta için çok geç olmadan harekete geçmemiz gerekiyor. Gezegenimizi iyileştirmek için sıra bizde!

Z. Lale Özpekel Beşevli

Gentek Medikal Genel Müdürü

Okumak için tıklayın

* Wikipedia

** Carl Sagan’ın kendi sesinden dinlemek için: https://www.dailymotion.com/video/x1qp90m

 

Hoş geldin 2024!

Birbirimize inancımız
Değişebilme cesaretimiz
Çalışma azmimiz
Hayal kurma becerimiz
Unutulmaz kıldığımız anılarımız
Yaşadığımız dünyaya saygımız
40 yılı geride bırakırken yanımıza aldıklarımız…
Mutluluğu, huzuru, başarıyı ve sağlığı birlikte çoğaltacağımız bir yıl dileğiyle…
Hoş geldin 2024!


Paydos’un 40. yıl özel sayısı yayında

Kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi…

Johannes Fritz, Avusturyalı bir biyolog…

Oksijen gazetesinde okuduğum New York Times kaynaklı bir haber sayesinde haberdar olduğum biyoloğun yaptıkları gerçekten muhteşem! Habere göre nesli tükenme tehlikesindeki kelaynaklar Eylül sonunda göç etmeleri gerekirken küresel ısınma sebebiyle Ekim sonunda göçe başlıyorlar ve dahası Alp dağları üzerinde donarak ölüyorlar. Bunu fark eden Johannes Fritz, kelaynakların nesillerini devam ettirebilmek için bir yöntem geliştirmiş: Önce onları kendisine alıştırıp, yavruyken besliyor, güvenlerini sağlıyor ve sonra ultralight hava aracı ile onlara öncülük edip göç ettiriyormuş. Bunu yaparken de onları Alpleri geçmeden göç edebilecekleri yeni bir rota üzerinden götürüyormuş. Fritz ve kelaynaklar birlikte ilk göçlerini 2014 yılında gerçekleştirmiş. Bugüne kadar Avusturya’dan İtalya’ya 15 göç yapmışlar…

Toplam 277 kuş…

Göç eden “eğitimli” kuşlar, yavrularına yeni göç yollarını öğretiyormuş… Buraya kadar büyük bir şaşkınlık, umut ve heyecanla okuduğum haberin devamı da var; Fritz uçamayan kelaynakları da otobüsle taşıyormuş…

Göç yolları değiştiği için otobüsle göç eden bir grup kelaynak… Kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi!

Yuvam Dünya Derneği’nin ülkemizde gerçekleştirdiği İklim Krizi Algı Araştırması 2023 Raporu’na göre hava kirliliği, afetlerin ve olağandışı mevsim olaylarının artması, iklim değişikliği ile en çok ilişkilendirilen üç doğa olayı olarak yer alıyor.

Geçtiğimiz yıllardan farklı olarak bu yıl yapılan araştırma kapsamına iklim krizinin sağlığımıza olan etkisi de alındı. Sonuçlara göre toplumun yarısından fazlası gıda ve beslenme sorunlarının yaygınlaşması, solunum yolu ve kalp damar hastalıklarının artması, su ve taşıyıcı hayvanlar aracılığıyla bulaşan enfeksiyonların çoğalması gibi durumları iklim değişikliğine bağlıyor. Bana göre raporun en can alıcı noktası, ciddi bir kesimin basit önlemler ya da küçük değişiklikler ile iklim krizinin etkilerinin önlenebileceğine inanıyor oluşu. Ancak “Sorumluluk almalı mısınız?” sorusunu “Evet” olarak cevaplayan katılımcıların “O halde krizin etkilerini azaltmak için günlük hayatınızda şu değişiklikleri yapabilir misiniz?” sorusu karşısında çekimser kalışı bu değişiklikleri başkalarından beklediğimizi gösteriyor. Oysa başkalarından beklemek yerine yediklerimizi seçerken dikkat edip mevsiminde tüketerek, geri dönüşüm ürünlerini hayatımıza dahil ederek, çevreci ve etik değerleri gözeterek üretim yapan markalara destek vererek ve bence en önemlisi tükettiğimiz enerji ve su gibi kaynakların kullanımında hassasiyetimizi arttırarak çevreye bıraktığımız karbon ayak izlerimizi minimuma indirip, iklim krizinin etkilerini pekâlâ azaltmaya katkı sağlayabiliriz.

Orman yangınları, heyelanlar, sel felaketleri ve kuraklık… Uzağa gitmemize gerek yok, iklim krizi kapımızdan içeri girmiş durumda.

Bizler, sağlık profesyonellerinin yanında olmak için değerli kurucumuz ve Yönetim Kurulu Başkanımız Abdurrahman Şengel’in öncülüğünde 40 yıl önce başladığımız yolculuğumuzda geçmişten elde ettiğimiz başarılarla gurur duyarken geleceğe güvenle ilerlemek için bugüne bakmayı ihmal etmiyoruz.

40. yaşımızı kutladığımız bu özel sayıda emekleri için değerli çalışma arkadaşlarım ve iş ortaklarımıza, seçimleriyle bizleri yönlendiren kıymetli sağlık profesyonellerine teşekkürü borç biliyor; tüm canlıların yaşam alanına saygı duyarak yaşayacağımız, sürdürülebilir, temiz ve adil bir dünya için hepimizi gerekli önlemleri almaya davet ediyorum.

Seçimlerimizle geleceği şekillendireceğimiz nice yıllara!

Z. Lale Özpekel Beşevli

Gentek Medikal Genel Müdürü 

Okumak için tıklayın

 

Omuz Artroskopisi Kadavra Kursu, Gazi Üniversitesi tarafından, Dr. Ulunay Kanatlı ve Dr. Baybars Ataoğlu organizasyonunda, Ankara’da gerçekleştirildi.

Omuz Artroskopisi Kadavra Kursu, Gazi Üniversitesi tarafından, Dr. Ulunay Kanatlı ve Dr. Baybars Ataoğlu organizasyonunda, Ankara’da gerçekleştirildi. Farklı şehirlerden eğiticilerin yer aldığı kurs kapsamında katılımcılar, canlı cerrahi gösterimi, sözlü sunumlar ve kadavra üzerinde omuz artroskopisi uygulamaları ile bilgi ve tecrübelerini geliştirme fırsatı buldu.
Emeği geçenlere teşekkür ederiz…
Artroskopik girişimler sırasında, genellikle 30°  teleskoplar kullanılmaktadır. Bununla birlikte, omuz, kalça, ayak bileği ve arka çapraz bağ artroskopilerinde, 70° ve 90° teleskoplara da ihtiyaç duyulabilmekte ve operasyon esnasında teleskop değişimi gerekebilmektedir. Bu ise hem operasyon süresinin uzamasına hem de enfeksiyon riskinin artmasına sebep olabilmektedir.
 
Karl Storz Endoskopi, bu riskleri azaltmak adına “Deneyimli Ellere”, Endocameleon teleskobunu sunmuştur. Endocameleon, standart artroskopi teleskopları ile aynı çap ve uzunluğa sahip olmakla birlikte, onlar gibi sabit görüş açısına değil, “15° ile 90° arasında değiştirilebilen görüş açısına” sahiptir. Bu sayede, içinde bulunan anatomik yapının tamamı, görüntülenebilir hale gelmektedir.
 
* Ürüne ait tanıtım videosunu izlemek için: https://www.youtube.com/watch?v=gks4h03ng80
 

Gazi University International Shoulder Arthroscopy Cadaver Course, Gazi Üniversitesi tarafından, Dr. Ulunay Kanatlı ve Dr. Mehmet Ali Tokgöz organizasyonunda, Ankara’ da gerçekleştirildi.

Gazi University International Shoulder Arthroscopy Cadaver Course, Gazi Üniversitesi tarafından, Dr. Ulunay Kanatlı ve Dr. Mehmet Ali Tokgöz organizasyonunda, Ankara’ da gerçekleştirildi. Farklı şehirlerden eğiticilerin yer aldığı kurs kapsamında 9 farklı ülkeden 40 kursiyer, canlı cerrahi, sözlü sunumlar, maket üzerinde düğüm teknikleri ve kadavra üzerinde omuz artroskopisi uygulamaları ile bilgi ve tecrübelerini geliştirme şansı buldu.
Emeği geçenlere teşekkür ederiz…

Artroskopik Omuz uygulamaları sırasında, süturun taşınmasına ihtiyaç duyabilmektedir. Karl Storz, “Deneyimli Ellere”, kullandıkları süturu dokudan geçirmek ve istedikleri bölgeye taşımak adına, WONDERHOOK® isimli sütur sistemini geliştirmiştir. Ayrıca sistemin tamamlayıcısı olan sütur yakalayıcılar da ürün portföyü içerisinde bulunmakta olup, ilgili ürünlere aşağıdaki linkten ulaşılabilmektedir.

* Ürün hakkında daha fazla bilgi için : http://gentek.com.tr/karl-storz/ortopedi-ve-travmatoloji/omuz-artroskopisi-ks/sutur-tasiyici-set/